
Tarihçi Pelin Batu ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
“Turizmi sadece belli bölgelere yoğunlaştırmak yerine, alternatif rotalar oluşturmak büyük önem taşıyor.”
Tarihçi, yazar ve akademisyen Pelin Batu ile Türkiye’nin alternatif turizm potansiyeli ve sürdürülebilirlik konuları üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Batu, Türkiye’nin alternatif turizm potansiyelini ve sürdürülebilirlik konusundaki düşüncelerini anlattı.
Seyahat tarih boyunca nasıl bir dönüşüm geçirdi?
Her zaman seyahat vardı. Çünkü insanın doğasında, yani Homo sapiens dediğimiz tür zaten Afrika'dan yola çıkarak dünyaya yayıldı. Dolayısıyla bu, bizim genetik kodlamamızda var. Ancak insanlar önce yaşayabilmek, var olabilmek için yer değiştirmek zorunda kaldı. Tarım ise bunu değiştiren bir etken oldu. Neolitik insan göçebe insandır. Neolitik Devrim’den sonra tarım toplumuna geçilince daha yerleşik bir düzene geçildi ve bu dönüşüm, her şeyi değiştirdi. Zaten bu yüzden bir devrim olarak adlandırılıyor. Daha sonra ise seyahatin farklı biçimleri ortaya çıktı. Örneğin, dini amaçlarla yapılan yolculuklar kiliselere, camilere gitmek kültür turizminin bir parçası hâline geldi. Dolayısıyla seyahatin bin bir şekli ve formu var. Ancak başlangıçta varoluşsal bir zorunlulukken, zamanla dinsel ve kültürel bir boyut kazandı.
Sürdürülebilir turizm konusunda neler yapılabilir sizce?
Bilim insanları, dünyada bu kadar türün insan eliyle aynı anda yok olduğunu söylüyor. Dolayısıyla gerçekten çok karamsar bir tablo var. Sürdürülebilirlik artık bir lüks değil, bir zorunluluk. Eko turizm, tarih turizmi gibi alanlarda çevreyi, doğayı ve tarihi koruyarak sürdürülebilir bir turizm anlayışı geliştirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, doğadaki türler yok oluyor ve hepimiz birbirimize bağlı olduğumuz için bu durum herkesi etkiliyor. Einstein’ın ünlü arı teorisinde olduğu gibi, doğanın dengesi bozulduğunda insanlık da bundan zarar görür. Bu yüzden sürdürülebilirlik bir seçenek değil, bir şart.
Türkiye'nin turizmde en çok gelişmesi gereken alanları sizce nelerdir?
Ben arkeolojiye meraklı olduğum için arkeoloji ve tarih turizmini önemsiyorum. Ancak turizmi sadece birkaç müzeye yüklemek yerine, alternatif lokasyonları ön plana çıkarmak gerekiyor. Örneğin, daha önce Sagalassos ve benzeri bölgelere gittim. Konaklayacak otel bulamıyorduk. Oysa ki bence, Efes ile yarışabilecek güzellikte tarihi alanlara sahip. Dolayısıyla turizmi birkaç yere yükleyip oradan turist çekmek yerine, alternatif rotalar oluşturmak çok önemli.
İkincisi, gastronomi ve eko turizm gibi alanların daha fazla geliştirilmesi gerekiyor. Ancak bunu yaparken insanlara sadece gezip tüketmek değil, bir hayat felsefesi kazandırmak önemli. İnsanların gittiği yerlere sahip çıkmasını, o bölgeye ait olma hissini yaşamasını sağlamak gerekiyor. Yabancı turistler için de Türkiye’nin ne kadar zengin bir topografyaya sahip olduğunu göstermek önemli.
Etiketler